11 Ocak 2016 Pazartesi

SUPRISE ENDING MOVIES PART FOUR: THE SIXTH SENSE


Ters köşe filmlerinin atalarından olan bu 1999 yapımı filmi izlemiş veya duymuş olmanız çok muhtemel. Ben de duymuştum fakat bu seneye kadar izlememiştim, yeni izleme fırsatım oldu. Bu filmin de sonu şaşırtmalı olduğu için, izlerken keyif aldığım sonunda şaşırdığım için sürpriz sonlu filmler serisine ekliyorum :)

28 Mart 2015 Cumartesi

RETURN


Bir şarkı yerine bol görselli bir posta geri dönmek isterdim buralara ! Fakat hayatımda ilk kez "zamanım yok" insanı oldum. Hiç güzel değilmiş :) Sürekli olarak yapmam gereken, beni bekleyen biri bitse diğeri başlayan yükümlülüklerim var. İnsanın kendine ayırabildiği zamanın değerini kesinlikle anladım :) Film izlerken, dizilerime dalarken, gezerken hatta uyurken suçluluk duymamayı özledim. En azından bu sorumluluklarımın son kullanma tarihi var, bu da bir şeydir. Mayıs ayı sonunda 3 ay tatili olan, aylaklıktan aylaklığa koşan bir insan olacağım. Buralara da pek uğrayamıyorum ama bazen yapmamız gerekenler yapmak istediklerimizin engeli oluyorlar. Neyse iki ay sonra bugünleri sahilde yatarak güneş tepemdeyken düşüneceğim. Yine de hayatın akışına kapılıp hayatımızın öznesi olan kendimizi ihmal etmememiz lazım. Zamanımıza sahip olabilirler belki ama ruhumuzu asla, haha :)

İyi dinlemeler !

5 Mart 2015 Perşembe

SUPRISE ENDING MOVIES PART THREE: EL CUERPO


Sürpriz sonlu, ters köşe bir filmle daha karşınızdayım. Türkçeye "Ceset" diye çevrilmiş. İspanyol yapımı, gerilim-gizem türünde olan bu film sürpriz sonlu film serisine çok uygun düşüyor, sonu hiç beklediğim gibi değildi. Gerçi bazı insanlar böyle filmleri izlerken sonunu tahmin edebiliyorlarmış, yorumları okurken rastlıyordum. Benim için ise böyle bir şey asla gerçekleşmedi, bugüne kadar izlediğim sürpriz sonlu filmlerin sonlarını bir kere bile tutturamadım, bu konuda çok kötüyüm ! :) Hatta sonu ters köşe biten bir filmi ikinci izleyişimde de sonuna şaşırmıştım, o kadar unutkanım. ! O da yakında bu seride yerini alacak :) Blogta film önermeyi çok seviyorum fakat ayrıntıya özellikle çok girmiyorum, filmin tadı kaçmasın, daha bir merak uyandırsın diye. Kısaca filme değinecek olursam;


17 Şubat 2015 Salı

COLD WEATHER & COZY BREAKFAST



Günaydın ! Bazı günler vardır sadece perdelerini kapatıp, mumunu yakıp, kahvaltını yapıp, müziğini dinleyip, kitabını okuyup, dizini, filmini izleyip, tamamen kendine ait, tamamen kendine özel olarak geçirdiğin. Bu da onlardan biriydi.

Hava soğuksa sıcacık battaniyenin altına yayılıp bütün günü kendime ayırmak benim şu hayatta en sevdiğim şeylerden birisi. Bu şarkı da tam böyle evde sakin sakin dinlemeli bir şarkı, tam bu konsepte uygun :) Sia- Breath Me

Bu kahvaltıda sizlere sağlıklı bir alternatif tarif veriyorum. Yulaf kepekli omletimsi krep. Evet tam olarak böyle bir şey :) Yulaf harika bir karbonhidrat kaynağı, hem çok faydalı hem bolca lifli ve çok tok tutuyor. Öyle ki bu omletimsi krep yanına ekmek bile istemiyor, ben yalnızca iki lokma ekmek yedim bu kahvaltının yanında. Detayları için devam :)

16 Şubat 2015 Pazartesi

LA CARA OCULTA


Bu aralar yine değişik film arayışına başladım; değişik konu, değişik kurgu, hollywoodvari olmayan, adı fazla duyulmamış filmler gibi. Bu da İspanya-Kolombiya yapımı gerilim-gizem filmi. Zaten İspanyol yapımı filmlerde ayrı bir kurgu, daha değişik konu çabası dikkatimi çekiyor. Daha önce de BURADA oldukça güzel kurgulu bir İspanyol filmi önermiştim, ona da bakmalısınız derim ben.

Bu filme gelecek olursam orkestra şefi olan Adrian adlı bir adamın sevgilisinin bir anda ortadan kaybolmasıyla başlıyor film.Çok fazla ayrıntı verip de filmin tadını kaçırmak istemiyorum, hatta bu filmin fragmanını da izlemeyin, çok fazla spoiler içeriyor.

11 Şubat 2015 Çarşamba

GERCEKTEN ILETISIM MI ?

"İçinde yaşadığımız zamana ruh verebilecek kadar bireyselleşemeyen, amacı ve yönü belirsiz bir iletişim bulutunda sürekli oradan oraya sürüklenen milyonların gitgide artan tek renkliliği olabilir bu ruhsuzluğun sebebi."

Bugün bir blog yazısı okudum, çok beğendim, çünkü benim hislerimin tamamen yazıya dökülmüş haliydi. malum "iletişim" çağındayız, ya da gerçekten öyle miyiz. Bana kalırsa gittikçe ruhsuzlaşan, makineleşen, telefonlarla bütünleşen varlıklar haline geldik. Her zaman söylerim eski zamanda doğmalıymışım ben, her an herkes bana ulaşamasın, sözcükler değerli olsun, bu kadar hızlı tüketilmesin isterdim. Şimdi böyle güzel yazılar okudukça en azından hala makinelerin yarattığı ruhsuz ve bir örnek kitleye kapılmamaya çalışan, derinlere inen insanlar varmış diyorum ve rahatlıyorum. Yazıya BURADAN ulaşabilirsiniz.

"Tüm bireyselliklerin içinde erimek zorunda olduğu, kuşaklar boyu sürebilecek boş ve dev iletişim bulutunun tektip karanlığını kabullenmeye hazır mısınız? Umarım değilsinizdir."