28 Mart 2014 Cuma

MASUMIYET MUZESI

 

   Dün bilgisayarımdaki dosyalarımı düzenlerken eski bir playlistime rastladım. Şarkıların müthiş bir anımsatma gücü var gerçekten. Eski şarkılarımı dinlerken resmen geçmişe geri döndüm ve o şarkıyı eskiden dinlerkenki ruh halime büründüm. Canım acıyorken dinlediğim şarkıları dinlerken yeniden canım acıdı, çok keyifliyken dinlediklerimi dinlerken ise yüzüm güldü. Şarkılar bizim düşündüğümüzden daha etkili bir güce sahip bence hayatlarımızda.

  İşte eski playlistimi dinlerken bir şarkıyı da tekrardan dinledim ve bana çok güzel bir anımı hatırlattı ; Masumiyet Müzesi. Ben roman okurken müzik dinlemeyi çok severim, bu kitabı okurken de Sezen Aksu'nun Yol Arkadaşım adlı şarkısını dinliyordum sürekli. Şarkıyı dün yeniden dinlediğimde ise romanın bana hissettiklerini yeniden hissettim ve ben bu kitabı blogumda paylaşmayı nasıl unuttum diyerek kendime kızdım. 

   Ben bu kitabı iki kere okudum ve ikisinde de ağladım :) Aslında ağlak bir kitap değil fakat kitaptaki adamın aşkı insanı öyle etkiliyor ki duygu yoğunluğunu en üst seviyelere çıkarıyor. Orhan Pamuk bir de müze hazırlamış bu kitap için. Müzesini de kitabı okuduktan hemen sonra gezdim ve kitabı yaşar gibi oldum. Müze detayları için buyrunuz.





   Kitap hakkında detay vermek istemiyorum, okuyup kendiniz hissedin diye :) Ama şunu söylemeliyim ki kitabı okurken eski İstanbul'da yaşamaya iyice özlem duydum. Zaten sürekli ben eski zaman insanıyım diyip duruyorum kendi kendime, o zamanki insan ilişkilerinin saflığı, temizliği çok daha başka bence. O zamanlar teknoloji insanların arasına girmemişti, kimse kafasını telefonlara, bilgisayarlara gömmüyordu. İnsanlar arasındaki iletişim çok daha kuvvetliydi bence eski zamanlarda. İşte bu kitap da 1975 yılının İstanbul'unda başlıyor ve bir adamın müthiş aşkını anlatıyor.

   Kitabın açılış cümlesinden de çok etkilenmiştim. " Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum" diyerek başlıyor bu güzel kitap. Eski İstanbul yaşamı ile ilgili de birçok detay yer alıyor kitapta. Ben hem eski İstanbul'da geçtiği için hem de etkileyici bir aşkı anlattığı için çok seviyorum bu kitabı. 



   Müzeye gelecek olursak, müzenin formatını ben çok beğendim. Kitaptaki her bölüm için müzede de ayrı bir bölüm var. Kitapta anlatılan ev, şuanki müze. Yani müzeyi gezerken anlatılan evin içinde geziyor gibi oluyorsunuz. Ev de adamın aşık olduğu kadının yaşadığı ev. Müzedeki eşyalara bakarken kitaptaki anları yeniden yaşıyorsunuz. Müzenin daha anlamlı olması için kitap okunduktan hemen sonra gidilmeli bence. Hiçbir detayı unutmadan kitapla eşleştirebilmek için.

  Kitap ve müze o kadar birbirini tamamlıyor ki bu hikaye gerçekten yaşanmış gibi hissediyorsunuz. Halbuki müze de kitap da birer kurgu aslında, ama insana hiç kurguymuş gibi gelmiyor.



  Müzenin en etkileyici yeri kuşkusuz bu sigara izmaritlerinin olduğu kısım. Adam kadını öyle seviyor ki kadının içtiği her sigaranın izmaritini saklayıp söylediği sözleri not ediyor, binlerce izmarit var.

  Müze Çukurcuma adlı semtte yer alıyor, eski bir İstanbul semti burası. İstiklal Caddesi'nden gidiliyor. Ben böyle etkileyici aşk hikayelerini oldum olası çok sevdim, o yüzden de bu kitaba ve müzeye ayrı bir sempatim var :) Eğer kitap ilginizi çektiyse zaman kaybetmeden başlayın bence. Müze hakkındaki bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. Bol güneşli, gezmeli, yemeli hafta sonları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder